Eğitim İş Gaziantep Şubesi

EĞİTİM EMEKÇİLERİ DEĞİL, EĞİTİMDEKİ ADALETSİZLİKLER YARGILANMALI!

Sendika Haberleri

EĞİTİM EMEKÇİLERİ DEĞİL, EĞİTİMDEKİ ADALETSİZLİKLER YARGILANMALI!

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, sendikal haklarını kullanan eğitim emekçilerine yönelik açıklamaları, açıkça bir tehdit ve gözdağıdır! Sendikal haklar Anayasa ile güvence altına alınmış en temel demokratik haklardandır. Eğitim emekçilerinin bu haklarını kullanması, eğitimin aksatılması değil, aksine daha nitelikli, adil ve bilimsel bir eğitim için mücadele etmeleridir. Eğitim hakkını gerçekten savunmak istiyorsanız, önce eğitim sisteminde var olan devasa sorunları çözmek zorundasınız!

Bakan Tekin’in "Eylemlere katılanlara gerekli adli ve idari mekanizmaları işleterek, hukuki sınırlar içerisinde gerekli yaptırımları uygulayacağız. Bakanlığımız bünyesinde bu tür eylemleri yapan arkadaşlarımız olursa biz, hukuki sınırlarımız çerçevesinde kendilerine hem idare hukuku açısından, disiplin mevzuatını uygulayacağız hem de adli açıdan ilgili yargı mercilerine hukuki başvurularımızı yapacağız" şeklindeki sözleri, eğitim emekçilerine karşı başlatılmış bir cadı avının açık göstergesidir! Sendikal haklarını kullanan eğitim emekçilerini disiplin cezaları ve yargı süreçleriyle tehdit etmek, demokratik bir ülkede kabul edilemez.

Bakan Tekin’e soruyoruz, eğitim hakkını savunduğunuzu iddia ederken, asıl eğitim hakkını ihlal eden gerçek sorunlara neden sessiz kalıyorsunuz? Eğer gerçekten çocukların eğitim hakkını düşünüyorsanız, şu soruların yanıtını verin:

·         ÇEDES projesi ile okullarda öğretmen olmayan kişilerin (imam, vaiz, din görevlisi, müftü vb.) derslere girmesi eğitim hakkını ihlal etmiyor mu?

·         600 binden fazla çocuğun eğitim dışında kalması, okullardan uzaklaşması, eğitim hakkının gasp edilmesi değil mi?

·         MESEM adı altında 500 bin çocuk işçinin sömürü düzenine mahkum edilmesi, eğitim hakkını ortadan kaldıran en büyük adaletsizlik değil mi?

·         Okulların bütçesiz bırakılması, velilerin eğitimin mali yükünü üstlenmek zorunda kalması eğitim hakkını zedelemiyor mu?

·         Deprem bölgelerinde hala eğitimine devam edemeyen çocukların durumu hakkında neden konuşmuyorsunuz?

·         Ücretsiz okul yemeği projesinin uygulanmaması nedeniyle, okullarda aç ve susuz kalan, okullar temizlenemediği için sağlığı tehlikeye giren öğrencilerin hesabını kim verecek?

Bunlara dair bir çözüm sunmadan, eğitim emekçilerini suçlamak, baskı altına almak ve sendikal haklarını kullanmalarını engellemek hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmaz! Asıl suç, eğitim emekçilerinin sendikal haklarını kullanması değil, onları tehdit etmek, baskı altına almak ve eğitim sisteminin çöküşüne göz yummaktır!

Eğitim emekçileri, öğrencilerinin laik, çağdaş, bilimsel, kamusal eğitim alması için mücadele etmektedir. Eğitime erişimde eşitlik, liyakatli atamalar, bilimsel öğretim programları ve çağdaş eğitim koşulları için ses yükseltmek, baskılarla engellenemez! Eğitim emekçilerinin mücadelesi, yalnızca kendi hakları için değil, aynı zamanda tüm çocukların eğitim hakkı için verilen bir mücadeledir.

Eğitim-İş olarak eğitim emekçilerine yönelik tehditlerinize boyun eğmeyeceğiz! Demokratik haklarımızı savunmaya, çocuklarımızın daha iyi bir eğitim alması için mücadele etmeye devam edeceğiz!

MERKEZ YÖNETİM KURULU 

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

Yök`ün Tehdidine Boyun Eğmeyeceğiz

Barışçıl olarak yapılan eleştiri hakkı kapsamındaki eylem ve etkinlikler ifade özgürlüğü ve sendikal faaliyet haklarının bir parçası olup kriminalize edilemez.

Yök tarafından üniversitelere yazılan tehdit niteliğindeki yazıyı kabul etmiyoruz. Sendikal haklarını kullanan eğitim emekçilerine yönelik idari veya cezai işlem başlatılması baskısı hem anayasal hakların ihlali hem de üniversite özerkliğine müdahale anlamına gelecektir.

Demokratik haklarını kullanan eğitim emekçileri ve öğrencilerimizin tüm örgütlü gücümüzle yanlarında olmaya devam edeceğiz.

DEVAMI

SİLİVRİ’DEN ADALET ÇAĞRISINDA BULUNDUK

Eğitim-İş olarak, yalnızca düşüncelerini ifade ettikleri, demokratik haklarını kullandıkları için tutuklanan öğrencilerin, gazetecilerin, siyasetçilerin ve hukuksuzluklara karşı ses çıkaran yurttaşların maruz kaldığı adaletsizliği Silivri Cezaevi önünde protesto ettik, tutuklu öğrencilerin derhal tahliye edilmesini istedik. 
Silivri Cezaevi önünde yaptığımız basın açıklamasına, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz ile şube ve temsilciliklerimizin yönetim kurulu üyeleri katıldı. 
Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle: 


 

Bugün burada yalnızca düşüncelerini ifade ettikleri için, demokratik haklarını kullandıkları için Silivri Cezaevi'nde tutulan öğrencilerin, gazetecilerin, siyasetçilerin ve hukuksuzluklara karşı ses çıkaran tüm yurttaşların sesi olmak için toplandık.
Bu ülkenin gençleri, bu ülkenin geleceği olan öğrenciler, hiçbir suçu olmadan özgürlüklerinden koparılmış durumda. Onlar sadece anayasal haklarını kullandılar; konuşma haklarını, toplanma haklarını, itiraz etme haklarını… Şimdi ise karanlık duvarların, demir kapıların ardında tutuluyorlar. Neden? Çünkü susturulmak isteniyorlar!
Öğrencilerimiz, gençlerimiz, gözaltı süreçlerinde ve cezaevinde insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını açıkça söylüyorlar. Çıplak arama, fiziksel şiddet, işkence... 2025 yılında, bir hukuk devletinde bunlar konuşulmamalıydı bile! Ama ne yazık ki yaşanıyor, ve yaşatılıyor. Bu utanç hepimizin hanesine yazılıyor.
Bu gençler eğitim hakkından da mahrum bırakılıyor. Sınavları başlamak üzere, ama onlar ders çalışamıyor. Sınavlarına hazırlanamıyor, kitaplarına erişemiyorlar.
Ayrıca, öğrencilerimiz sadece özgürlüklerinden değil, aynı zamanda geleceklerinden de mahrum bırakılıyorlar: 
•⁠  ⁠Üniversitelerde bulunamadıkları için sınıf tekrarı riskiyle karşı karşıya kalıyorlar, 
•⁠  ⁠Sınav haklarını kullanamadıkları için akademik ilerlemeleri durduruluyor, 
•⁠  ⁠KYK yurtlarından çıkarılarak barınma hakları fiilen ellerinden alınıyor, 
•⁠  ⁠Devlet destekleri ve bursların kesilmesiyle ekonomik olarak çaresiz bırakılıyorlar, 
•⁠  ⁠Eğitim hayatları sekteye uğratılarak gelecekleri bilinçli biçimde baltalanıyor.
Bu durum sadece bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda ülkenin geleceğine vurulmuş büyük bir darbedir.
Cezaevinde günlerdir sadece tek öğün yemek verildiği, aynı kıyafetlerle yaşamaya zorlandıkları ifade ediliyor. Ne sağlık, ne hijyen, ne de insanlık… Hiçbiri yok. Peki biz sessiz mi kalacağız?
Buradan açıkça soruyoruz: Bu çocukların suçu nedir? Demokratik bir ülkede, demokratik bir şekilde düşünce beyan etmek mi suç? Ailesine, okuluna, arkadaşlarına kavuşmak isteyen bu gençlere uygulanan düşman hukuku kabul edilemez! Onlar bizim çocuklarımız, onlar bu ülkenin evlatları! Bu ülkenin çocuklarını düşman gibi görmek, onları düşman gibi yargılamak, halkı bölmek, toplumsal ayrışmaları derinleştirmektir.
Adaletin terazisi şaşmamalı! Bu ülkenin gençlerine yapılan bu zulmün hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. Biz buradan bir kez daha haykırıyoruz: Bu adaletsizlik bir an önce sona ermeli! Gençler derhal serbest bırakılmalı, eğitimlerine kaldıkları yerden devam edebilmelidir.
İşkence ve kötü muamele iddiaları derhal bağımsız bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır. Bu ülke, adaletsizlik üzerine kurulamaz! Gençliğini cezaevlerinde çürütmeye çalışan hiçbir iktidar, tarihin vicdanında aklanamaz!
Unutmayın: Bugün susturulan her ses, yarın hepimizin boğazında bir düğüm olur. Bugün çalınan her gelecek, yarın ülkemizin karanlığa mahkûm edilmesidir. Onların özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür. Bu mücadele, hepimizin mücadelesidir.
Bugün burada, sadece öğrenciler için değil, aynı zamanda özgür basının sesi olan gazeteciler için, halkın iradesini temsil eden siyasetçiler için, hukuksuzluğa boyun eğmeyen her bir yurttaş için de adalet talep ediyoruz.
Adalet istiyoruz! Hemen şimdi, derhal! Özgürlük istiyoruz! Gençlerimize, gazetecilere, siyasetçilere, yurttaşlarımıza, geleceğimize, bu ülkenin vicdanına sahip çıkıyoruz!

Tarihin vicdanında asla kabul edilemez”

Cumhuriyetin eğitimcileri olarak bu ülkenin geleceği olan gençlerimizle, çocuklarımızla görüşmek için buraya geldik. Genel merkez avukatımız ve iki bölge avukatımızla birlikte görüşme talebinde bulunduk. Eğitim-İş Genel Başkanı olarak ben de 3 üyemizin çocuğuyla en azından onlarla birebir görüşmek istediğimizi ilettik ama içerisi de ziyaretçiler için, halk için bu ülkenin en büyük sendikalarından Eğitim-İş örgütünün temsilcisi görüşmesi, savcı ve içerideki yetkililerin tamamen keyfi kararına bağlı. Bir saatten fazla içeride, bir telefonun başında ‘Evet, görüşebilirsiniz’ derler mi, demezler mi diye bekletildik. 3 avukatımızın savcıyla birebir görüşme talebi kabul edilemedi. Sonra tabii ki hukukçu oldukları için hukukçu kimlikleriyle avukat arkadaşlarımız içeriye girdi, öğrencilerimizle görüştü. İçerideki durum nedir diye sorduğumuzda çocuklar diyor ki, ‘Herkes öksürüyor’. Bir salgın şüphesinden bahsediyorlar ve bununla ilgili talepte bulunuyorlar. Yalnızca aralarından 3-4 çocuğumuz seçiliyor. Revirde bir kontrol yapılıyor. ‘Bir şey yok’ diye tekrar geri gönderiliyor. İşte tablo bu aslında. Bir ülkenin geleceği olan gençler eğer tutsak tutuluyorsa bugün gerçekten adil bir mahkemede yargılansalar alacakları cezanın yatarı bile yokken günlerdir, bayramda bile ailelerinden, yakınlarından koparılıyorsa bu tarihin vicdanında asla kabul edilemez.”

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

Videolar

  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • KURULUŞUMUZUN 9. YILINI KUTLUYORUZ
  • Eğitim-İş Sinevizyon Şubat – 2013